"Savaş, kıyamet günü borusu gibi, ulu bir varlığın önünde insanoğluna kendini çıplak hissettiren, yaptıklarının sorumluluğunu duyuran büyük bir olaydır...İnsanoğlu o gün sevaplarının günahlarından daha çok olmasını tutkuyla ister. Bu, eğer inanıyorsa böyledir. Tanrı'ya değil, kendiyaşamındandaha önemli bir şeye, ülkesinin geleceğine inanıyorsa... İnancın her türlüsü vardır..."
Konstantin Simonov II. Dünya Savaşı sırasında Sovyetler Birliği'nin Almanlara karşı açtığı cephelerin birçoğunda ''Kızıl Yıldız'' ordu gazetesinin savaş muhabiri olarak görev yapmış; ileri hatlarda çarpışan askerlerle yan yana, savaşa tanıklık ederek birkaç kez ölümle burun buruna gelmiştir. Savaşı, bir gazeteci soğukkanlılığıyla izleyen Simonov , komutanlar, askerler arasındaki ilişkileri, ölümüne çarpışan insanları birer savaş makinesi olarak değil, duygu dolu, sımsıcak varlıklar olarak, gerçekçi irdelemelerle anlatmaktadır.
"Savaş, kıyamet günü borusu gibi, ulu bir varlığın önünde insanoğluna kendini çıplak hissettiren, yaptıklarının sorumluluğunu duyuran büyük bir olaydır...İnsanoğlu o gün sevaplarının günahlarından daha çok olmasını tutkuyla ister. Bu, eğer inanıyorsa böyledir. Tanrı'ya değil, kendiyaşamındandaha önemli bir şeye, ülkesinin geleceğine inanıyorsa... İnancın her türlüsü vardır..."
Konstantin Simonov II. Dünya Savaşı sırasında Sovyetler Birliği'nin Almanlara karşı açtığı cephelerin birçoğunda ''Kızıl Yıldız'' ordu gazetesinin savaş muhabiri olarak görev yapmış; ileri hatlarda çarpışan askerlerle yan yana, savaşa tanıklık ederek birkaç kez ölümle burun buruna gelmiştir. Savaşı, bir gazeteci soğukkanlılığıyla izleyen Simonov , komutanlar, askerler arasındaki ilişkileri, ölümüne çarpışan insanları birer savaş makinesi olarak değil, duygu dolu, sımsıcak varlıklar olarak, gerçekçi irdelemelerle anlatmaktadır.