Eylül 1939; Varşova, Nazi bombardımanları sonucunda bir enkaz-şehir haline gelmiş. O saldırılardan birinde Polonya Radyosu, piyanist Wladyslaw Szpilman'ın yetenekli elleriyle son yayınını yapıyor; Chopin'in "do diyez minör noktürn'ü...
Piyanist Szpilman altı yıl sonra radyo yeniden yayına başladığında hâlâ hayatta kalabilmişse, bu gerçeği "mucize"yle açıklamaktan başka bir yolumuz yok. Bu mucize gerçekleşiyor ve bir getto sakini olan Szpilman, savaş yıllarını çatı katlarından tavan aralarına kadar Almanlardan saklanarak geçirerek hayatta kalmayı başarıyor.
Sonra da, 1946'da, herkesin onu "Varşova'nın Robinson Crusoe'su" diye nitelendirdiği bir zamanda, halkının gettolarda uğradığı soykırımı, savaşın dehşet salan caniyane yüzünü ve kendisini kurtaran Alman subayı Will Hosenfeld'i şiirsel bir yoğunlukla anlattığı bu kitabı kaleme alıyor. Fakat savaş-sonrası sosyalist hükümet kitabın toplatılmasına karar veriyor ve bu metnin gün ışığına çıkması günümüze kadar mümkün olmuyor.
Amerika'da ve Avrupa'da yılın kitabı olarak değerlendirilen Piyanist, usta yönetmen Roman Polanski tarafından filme çekiliyor ve hemen ödüllere boğuluyor. Ama bizim zihnimizi kaplayan, Szpilman'ın tüm sevdiklerini ve hayat hakkında bildiği her şeyi kaybettiği bu savaşın akabinde kendi kendine yönelttiği şu soru oluyor: "Ölümden nasıl bir hayat enerjisi elde edilir ki?"
Arkasından, bu sorunun cevabını vermek üzere yıkık dökük radyo binasına gidiyor ve piyanosunun başına geçiyor, işgalin ilk günü yarım kalan Chopin'in eseri, altı yıl sonra radyo dalgalarıyla ve şehir hoparlörüyle barbarlığı ilk elden yaşamış acılı insanların kulaklarında yankılanıyor...
Eylül 1939; Varşova, Nazi bombardımanları sonucunda bir enkaz-şehir haline gelmiş. O saldırılardan birinde Polonya Radyosu, piyanist Wladyslaw Szpilman'ın yetenekli elleriyle son yayınını yapıyor; Chopin'in "do diyez minör noktürn'ü...
Piyanist Szpilman altı yıl sonra radyo yeniden yayına başladığında hâlâ hayatta kalabilmişse, bu gerçeği "mucize"yle açıklamaktan başka bir yolumuz yok. Bu mucize gerçekleşiyor ve bir getto sakini olan Szpilman, savaş yıllarını çatı katlarından tavan aralarına kadar Almanlardan saklanarak geçirerek hayatta kalmayı başarıyor.
Sonra da, 1946'da, herkesin onu "Varşova'nın Robinson Crusoe'su" diye nitelendirdiği bir zamanda, halkının gettolarda uğradığı soykırımı, savaşın dehşet salan caniyane yüzünü ve kendisini kurtaran Alman subayı Will Hosenfeld'i şiirsel bir yoğunlukla anlattığı bu kitabı kaleme alıyor. Fakat savaş-sonrası sosyalist hükümet kitabın toplatılmasına karar veriyor ve bu metnin gün ışığına çıkması günümüze kadar mümkün olmuyor.
Amerika'da ve Avrupa'da yılın kitabı olarak değerlendirilen Piyanist, usta yönetmen Roman Polanski tarafından filme çekiliyor ve hemen ödüllere boğuluyor. Ama bizim zihnimizi kaplayan, Szpilman'ın tüm sevdiklerini ve hayat hakkında bildiği her şeyi kaybettiği bu savaşın akabinde kendi kendine yönelttiği şu soru oluyor: "Ölümden nasıl bir hayat enerjisi elde edilir ki?"
Arkasından, bu sorunun cevabını vermek üzere yıkık dökük radyo binasına gidiyor ve piyanosunun başına geçiyor, işgalin ilk günü yarım kalan Chopin'in eseri, altı yıl sonra radyo dalgalarıyla ve şehir hoparlörüyle barbarlığı ilk elden yaşamış acılı insanların kulaklarında yankılanıyor...