Her şey bedenden gelir, bedene döner. Haremlerde sergilenen bedenler, savaş meydanlarında parçalanan bedenler. Terk edilmiş, arzulanmış bedenler.
1912 yılında Osmanlı İmparatorluğu yanlış cepheyi seçti. Yaklaşmakta olan büyük harp öncesinde Almanya'nın yanında yer aldı. Eski imparatorluk kendi enkazları altında kalmıştı, ekonomisi yabancıların denetimindeydi. 1895'te son sultanların idari zayıflıkları Jön Türk hareketine yol açtı. Milliyetçi bir hareket olan Jön Türk hareketinin en önemli adamı 1914'te Harbiye Nazırı olan Enver Paşa'ydı. Sultan müttefiklere karşı "kutsal savaş" ilan etti ve böylece korkunç bir ittifak gerçekleşti. Osmanlı, 1918'de Mondros mütarekesi ile savaştan çekilince Jön Türkler çareyi Almanya'ya kaçmakta buldu. Ülkeyi işgal eden müttefiklere karşı Mustafa Kemal önderliğinde 1919'da başlayan bağımsızlık mücadelesi, 1923 yılında Cumhuriyetin ilan edilmesiyle son buldu.
Hikâyemize geçmeden önce size biraz bilgi vermek istedim. Burada bir dönemin sonunu, padişahlık döneminin sonunu anlatıyoruz. Ve onlarla ünlenen bir efsaneyi, haremi... İktidarın tenlerde kol gezdiği özel ve korku dolu bir yer burası. Harem denince akla birçok bildik şey gelir. Onlardan sakınmaya çalışmak bir yanılgıdır. Vicdanımızın iyi ve kötü tarafları bu şeylerde gizlidir. Bir kadın vücudu, her zaman erkeklerin önünde eğildiği üstün bir güç olarak kalacaktır. Tarih bunun kanıtlarıyla doludur. Ama yine oyunlar her şeyin hâkimidir. Güç kimdedir aslında? Kölede mi, efendide mi? Cinler verir bunun cevabını, çünkü onların ruhları saftır. O ruh, arzulu ve arzulanan bir bedende saklı bile olsa... Hikâyemizde bir çift, bu arzulu beden ve ruh üzerinde maceralara çıkıyor. Üçlü aşk Tanizaki tarafından edebiyatta ve Liliana Cavani tarafından da sinemada can buldu. Ve şimdi hayallerde sıra... Bronz kapılar açılıyor, bir kadın sesi sizi çağırıyor. Her şey bir mucize.
Her şey bedenden gelir, bedene döner. Haremlerde sergilenen bedenler, savaş meydanlarında parçalanan bedenler. Terk edilmiş, arzulanmış bedenler.
1912 yılında Osmanlı İmparatorluğu yanlış cepheyi seçti. Yaklaşmakta olan büyük harp öncesinde Almanya'nın yanında yer aldı. Eski imparatorluk kendi enkazları altında kalmıştı, ekonomisi yabancıların denetimindeydi. 1895'te son sultanların idari zayıflıkları Jön Türk hareketine yol açtı. Milliyetçi bir hareket olan Jön Türk hareketinin en önemli adamı 1914'te Harbiye Nazırı olan Enver Paşa'ydı. Sultan müttefiklere karşı "kutsal savaş" ilan etti ve böylece korkunç bir ittifak gerçekleşti. Osmanlı, 1918'de Mondros mütarekesi ile savaştan çekilince Jön Türkler çareyi Almanya'ya kaçmakta buldu. Ülkeyi işgal eden müttefiklere karşı Mustafa Kemal önderliğinde 1919'da başlayan bağımsızlık mücadelesi, 1923 yılında Cumhuriyetin ilan edilmesiyle son buldu.
Hikâyemize geçmeden önce size biraz bilgi vermek istedim. Burada bir dönemin sonunu, padişahlık döneminin sonunu anlatıyoruz. Ve onlarla ünlenen bir efsaneyi, haremi... İktidarın tenlerde kol gezdiği özel ve korku dolu bir yer burası. Harem denince akla birçok bildik şey gelir. Onlardan sakınmaya çalışmak bir yanılgıdır. Vicdanımızın iyi ve kötü tarafları bu şeylerde gizlidir. Bir kadın vücudu, her zaman erkeklerin önünde eğildiği üstün bir güç olarak kalacaktır. Tarih bunun kanıtlarıyla doludur. Ama yine oyunlar her şeyin hâkimidir. Güç kimdedir aslında? Kölede mi, efendide mi? Cinler verir bunun cevabını, çünkü onların ruhları saftır. O ruh, arzulu ve arzulanan bir bedende saklı bile olsa... Hikâyemizde bir çift, bu arzulu beden ve ruh üzerinde maceralara çıkıyor. Üçlü aşk Tanizaki tarafından edebiyatta ve Liliana Cavani tarafından da sinemada can buldu. Ve şimdi hayallerde sıra... Bronz kapılar açılıyor, bir kadın sesi sizi çağırıyor. Her şey bir mucize.